Kudüs’te (Beytül Makdis) Bulunan Mescid-i
Aksa (Siyah Kubbeli ) ve Kubbetus Sahra (Altın yaldızlı Kubbeli)
1948 israil devletinin
kuruluş ilanı ile Kudüs üzerinde birçok İslâm dinine ait kültürel, tarihi ve
dini dokular tahrip edilemeye başlanmış ve yıllarca bu insan ve din karşıtı
durum vicdan sahiplerine karşı devam etmektedir. Ekim 1917 yılında
Filistin toprakları üzerinde yahudilere vatan sağlanması amacı ile yayınlanan
Balfour Deklarasyonu ile Kudüs’ün dünya milletleri ve hukuku karşısında huzur
ve barış dolu bir yer olmaktan çıkarılması adeta tescillenmiş oldu. 1 ”Balfour
Deklarasyonu'nun hiçbir olumlu sonucunun olmadığını ifade ederek, ''İsrail'in
Ortadoğu'daki varlığı, bölgedeki huzursuzluğun ana kaynağıdır. Çünkü İsrail,
Ortadoğu'nun iç dinamiklerine uymayan bir şekilde bölgeye bir hançer gibi
yerleştirildi'' diye konuştu.” 1 Prof. Dr. Yasin Aktay
Stratejik Düşünme Enstitüsü (SDE) Başkanı. Mescid-i Aksa çevresinde
gerçekleştirilen kazılar, tabela değişiklikleri ve dini yapıların
dezenformasyonu siyonizm liderleri ve aşırı radikal yahudiler tarafından Süleyman
Mabedinin yapımı için kullanılan küçük bir taktik olmuştur. Uluslararası
kamuoyunun pek fazla ilgisini çekmediği en önemli konulardan birisi de Osmanlı
ve İslâm yapılarının yok olmasını izlemektir. İsrail son yıllarda Mescid-i Aksa’nın
altını delik deşik etmiştir. Tarihi kazıların yapıldığı iddaa'sı ile birlikte
kutsal mekanın altında 2 metre kadar oluşturulan derinlikler ortaya çıkmıştır. Mescid-i Aksa için
hayli tehlikeli olan bu durum tarihsel bir proje ideolojisi
karşısında Mescid-i Aksa’nın yıpratılması olacaktır. Yıllardır Musevi Arkeologların çalışma
yaptıkları yerlerde hiçbir şekilde tarihi ve dini kalıntılar bulunmadığı gün gibi
ortadadır. Amaç tarihsel bir buluntudan çok ideolojik bir yapının oluşturulma
girişimidir. Bir milletin tarihini ve kültürünü yok etmek isteyenler o milletlerin değerlerini yok etmekten başlamalısınız cümleleri kulaklarda
yankılanıyor. Gelecek neslin tarihini bilmeden ve sorgulamadan hayatta kalması bazılarının
etkisi altında kalarak yönlendirmeler ile yaşaması ile aynıdır.
İsrail
işgal güçleri Kudüs’te Kubbetüs Sahra yakınında Burak Meydanında bulunan İslâmi
yapıları yıkıyor.
İsrail askerleri Mescid-i Aksa’ya psikolojik üstünlük mahiyetinde topluluklar halinde baskınlar yapmaktadır. 01/2013
El- Aksa Vakfı (Al-Aqsa Foundation) bu tür
psikolojik ve fiziksel saldırıların Filistinliler üzerinde kutsal mekanlardan
vazgeçmeyeceklerini, bu tür saldırıların İslâm dünyasına yapılmış bir saldırı
olduğunu defalarca kamuoyu ile paylaşmaktadır. Mescid-i Aksa ve Kubbetüs Sahra’ya
ve çevresine yapılan fiziksel saldırıların tek bir amacı olduğunun, o da yahudileştirme ve
diğer milletleri yok sayma adına gerçekleştirilmesidir. Süleyman Mabedi Nedir?
Yahudilerin Kudüs (Beytül Makdis) şehrinde yapılan ilk tapınakları olarak
söylenmektedir. Tarihi gerçekler karşısında çarptırmayı profesyonel olarak icra
eden siyonizm liderleri tarafından sözde Tevrat'ta belirtilmiş olan Süleyman Mabedi Mescid-i Aksa’nın
altında denilmektedir. Siyonizm ideasının en etkili ve yaygın stratejisi yanlışları
eve alarak, doğruları kapının dışarısında bırakmasıdır. Buna en iyi örnek
Musevilerin kutsal kitabı Tevrat'ın içeriklerinin yıllar yılı dezenformasyona uğratılmasıdır. Musevilerin
kutsal kitabı olan Tevrat yüzyıllar boyu çeşitli değişikliklere uğramış ve
israil devletini kurmak pahasına halen realist ve objektif bir şekilde toparlanamamıştır.
Antropolog bir musevi profesör 50 yıldan beri Tevrat üzerinde geniş bir
düzenleme ve derleme araştırmasına halen devam etmektedir. Kasım 2012 yılında
Filistin toprakları üzerinde illegal faaliyetler doğrultusunda inşa edilmek
istenen israil projesi içerisinde kutsal kitap Tevrat dünya kamuoyu önünde
siyonizm'in oluşturduğu kendi kanun ve hükümler çerçevesinde değişikliğe
israilli mahkemeler tarafından gidilmiştir. 2 “İsrail Şeriat Mahkemesi, Tevrat'ta yer
alan ve yüzyıllardır uygulanan Hz. Harun'un soyundan geldiklerine inanılan
'kohen'lerin anne ve babası Yahudi olmayan biriyle evlenemeyeceği yönündeki
hükme rağmen, bir 'kohen'in babası Yahudi olmayan bir kadınla evliliğini 8 yıl
sonra onayladı.” 2 Kaynak: http://www.haber7.com/ortadogu/haber/947976-israil-tevratin-bu-hukmunu-degistirdi.
Yıllardır tarih bilincini ve dini bilincini idea'lar uğruna yok etmek için
çabalayan siyonizm liderleri ve politikacıları Musevi halkının geleceğine de
adeta ambargo ve teşhircilik uygulamıştır. Gerçekliğin işgal politikasına ters
düşmesi ile birlikte Museviler gerçek din ve kültürel geleneklerinden siyonizm’in
nefret ve suç gelenekleri denkleminde yaşamaya mahkum edilmişlerdir. İsrail devlet
geleneği hiçbir zaman Musevi vatandaşlarının haklarını tam anlamı ile
sağlayamamış ve bu haklardan en çok Filistin halkı ile dayanışma içerisinde
olan vatandaşlarına faturayı ödetmiştir. Filistin halkı ve Arap milliyeti işgal
edilen topraklarda Musevi halkının taleplerine şiddet ve nefreti layık görmemiş
ve bilhassa 1967 sınırları öncesindeki israil devletini halkı ile birlikte
kabul etmiştir. Filistin içerisindeki liderler açıklamalarında israil’in
Filistin devletine ve halkına saldırgan tutumlarının son bulması ve 1967
sınırlarına dönülmesi halinde israil’i tanıyacaklarını ifade ettiler. 3 “Filistin’de hükümeti kurma görevi verilen Hamas lideri
İsmail Haniye’nin, “İsrail’in 1967 sınırlarına çekilmesi halinde, Hamas’ın
aşamalı olarak barışı sağlayabileceğini ve İsrail’i tanıyacağını” söylediği öne
sürüldü.”
3 Kaynak: http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/362873.asp.
Dünya üzerinde israil devletine karşı yapılan ve gerçekleşen söylemler sadece
israilli liderler ve politikacılarına yöneltilmektedir. Fakat siyonizm ideasını
kanlarında bulan aşırı radikal israilli politikacılar, siyonizm çıkarlarını ön
planda tutarak kendi halkına şiddeti, nefreti ve öfkeyi bilinçsiz bir şekilde aşılaması
ile birlikte, Orta Doğu içerisinde adeta pimi çekilmiş bir topluluk oluşturmaya
yönelmiş ve açık açık uygulamışlardır. İsrail'li politikacıların işgal topraklarında
Musevi vatandaşları üzerinde sert ve şeriatçı bir rejimi uygulamasına rağmen, bu konunun Arap
ülkelerinin arkasında kalması uluslararası vicdanın taraflı yanının belirginleştiğidir. Siyonizm’in vahşeti ve katliamları karşısında
Arap milliyeti üzerinde başlatılan bu derin ve kirli kampanyalar maalesef her
zaman arka masalarda konuşulmuş ve saklanmıştır. Musevi milletinin israilli
yöneticilere karşı toplumsal barış ve hukuku her platformda seslendirmeleri
hem Filistin hem Musevi hemde Orta Doğu’daki bütün halklar adına büyük bir yol
kat edilmiş olması bölge üzerinde uçan sessiz fırtınalara her zaman engel olmuştur. Orta Doğu’daki istikrar bazılarını rahatsız etsede aynı zamanda bölgede sağlanan istikrar ortamı ile birlikte dünya
üzerinde beklenen istikrarı da başlatmış olacaktır.

İsrail
İşgal Güçleri Kubbetus Sahra’ya Cuma Namazı Öncesi Gaz Bombaları ile Baskın
Düzenledi. 02/2013
Siyonizm’in en derin ve köklü operasyonları arasında
yer alan Perşembe akşamları Flistinli gençleri tutuklamaları ve Cuma günü dini
yerlere gaz ve ses bombaları ile Arap halkın ibadetlerini engellemeleri hem İslâm
şuur’unu hemde dini benliği yok etme hevesini gösteriyor. İsrailli yöneticilerin
hizmetine çalışan israil askerleri her Cuma günü Mescid-i Aksa’ya 50
yaşın altındaki Filistinli kişilere Cuma namazı için izin vermemesi konunun ne
kadar derin bir boyut kazandığını gözler önüne seriyor. İsrail’in gelecek nesil
Filistinli gençler üzerinde psikolojik, kültürel, eğitimsel ve dinsel yıpratma
girişimleri hayli artarken, musevi gençlerin git gide değiştirilmiş kutsal kitapları Tevrat ile
dinsel eğitilmeleri siyonizm’in açıkça nefret yüzünü göstemektedir.

“Sol
resimde” Filistinli gençler Mescid-i Aksa’ya alınmazken “Sağ resimde” 50 yaşın
üzerindeki Filistinli yaşlı adam Mescid-i Aksaya alınmaktadır. Siyonizm, gençleri
dini uygulamalarından soğutma çabaları Arap Milliyeti üzerinde Irkçı uygulamasını
açıkça göstermektedir.
Bu
yazı geneli itibari ile araştırılmış olup, kaynakçaları ile yayımlanmış olarak
EMRE AÇIKEL'e aittir.




Hiç yorum yok:
Yorum Gönder