19 Mart 2013 Salı

İsrail'in, Mescid-i Aksa ve Kubbetus Sahra Üzerindeki İşgal Politikası Derinleşiyor

Filistin topraklarında yüzyıllardır barış ve hakk’ın seslendirildiği Kudüs (Beytül Makdis) şehri içerisinde bulunan ve bilhassa Mescid-i Aksa Camii üzerinde yoğunlaşan kutsal tahribatlar, Osmanlı egemenliği bittikten sonra yahudilerin devlet kurma hayali ardından siyonizm'in liderleri tarafından nefreti ve şiddeti ile ortaya çıkmıştır. Kudüs (Beytül Makdis) İslâm dininde en kutsal üçüncü şehir’dir. İsra ve Miraç şehri’dir. İslâm ve hristiyan ve musevi dinlerinin ibadeti ile adeta yüzyıllardır Kudüs barış, elçilik ve adalet şehri olmuştur. Kubbetus Sahra emeviler döneminde inşa edilen dini yapı’dır.

  

Kudüs’te (Beytül Makdis) Bulunan Mescid-i Aksa (Siyah Kubbeli ) ve Kubbetus Sahra (Altın yaldızlı Kubbeli)
1948 israil devletinin kuruluş ilanı ile Kudüs üzerinde birçok İslâm dinine ait kültürel, tarihi ve dini dokular tahrip edilemeye başlanmış ve yıllarca bu insan ve din karşıtı durum vicdan sahiplerine karşı  devam etmektedir. Ekim 1917 yılında Filistin toprakları üzerinde yahudilere vatan sağlanması amacı ile yayınlanan Balfour Deklarasyonu ile Kudüs’ün dünya milletleri ve hukuku karşısında huzur ve barış dolu bir yer olmaktan çıkarılması  adeta tescillenmiş oldu.  1 ”Balfour Deklarasyonu'nun hiçbir olumlu sonucunun olmadığını ifade ederek, ''İsrail'in Ortadoğu'daki varlığı, bölgedeki huzursuzluğun ana kaynağıdır. Çünkü İsrail, Ortadoğu'nun iç dinamiklerine uymayan bir şekilde bölgeye bir hançer gibi yerleştirildi'' diye konuştu.” 1 Prof. Dr. Yasin Aktay Stratejik Düşünme Enstitüsü (SDE) Başkanı.  Mescid-i Aksa çevresinde gerçekleştirilen kazılar, tabela değişiklikleri ve dini yapıların dezenformasyonu siyonizm liderleri ve aşırı radikal yahudiler tarafından Süleyman Mabedinin yapımı için kullanılan küçük bir taktik olmuştur. Uluslararası kamuoyunun pek fazla ilgisini çekmediği en önemli konulardan birisi de Osmanlı ve İslâm yapılarının yok olmasını izlemektir. İsrail son yıllarda Mescid-i Aksa’nın altını delik deşik etmiştir. Tarihi kazıların yapıldığı iddaa'sı ile birlikte kutsal mekanın altında 2 metre kadar oluşturulan derinlikler ortaya çıkmıştır. Mescid-i Aksa için hayli tehlikeli olan bu durum tarihsel bir proje ideolojisi karşısında Mescid-i Aksa’nın yıpratılması olacaktır. Yıllardır Musevi Arkeologların çalışma yaptıkları yerlerde hiçbir şekilde tarihi ve dini kalıntılar bulunmadığı gün gibi ortadadır. Amaç tarihsel bir buluntudan çok ideolojik bir yapının oluşturulma girişimidir. Bir milletin tarihini ve kültürünü yok etmek isteyenler o milletlerin değerlerini yok etmekten başlamalısınız cümleleri kulaklarda yankılanıyor. Gelecek neslin tarihini bilmeden ve sorgulamadan hayatta kalması bazılarının etkisi altında kalarak yönlendirmeler ile yaşaması ile aynıdır.
 
İsrail işgal güçleri Kudüs’te Kubbetüs Sahra yakınında Burak Meydanında bulunan İslâmi yapıları yıkıyor.
           
İsrail askerleri Mescid-i Aksa’ya psikolojik üstünlük mahiyetinde topluluklar halinde baskınlar yapmaktadır. 01/2013
 
El- Aksa Vakfı (Al-Aqsa Foundation) bu tür psikolojik ve fiziksel saldırıların Filistinliler üzerinde kutsal mekanlardan vazgeçmeyeceklerini, bu tür saldırıların İslâm dünyasına yapılmış bir saldırı olduğunu defalarca kamuoyu ile paylaşmaktadır. Mescid-i Aksa ve Kubbetüs Sahra’ya ve çevresine yapılan fiziksel saldırıların tek bir amacı olduğunun, o da yahudileştirme ve diğer milletleri yok sayma adına gerçekleştirilmesidir. Süleyman Mabedi Nedir? Yahudilerin Kudüs (Beytül Makdis) şehrinde yapılan ilk tapınakları olarak söylenmektedir. Tarihi gerçekler karşısında çarptırmayı profesyonel olarak icra eden siyonizm liderleri tarafından sözde Tevrat'ta belirtilmiş olan Süleyman Mabedi Mescid-i Aksa’nın altında denilmektedir. Siyonizm ideasının en etkili ve yaygın stratejisi yanlışları eve alarak, doğruları kapının dışarısında bırakmasıdır. Buna en iyi örnek Musevilerin kutsal kitabı Tevrat'ın içeriklerinin yıllar yılı dezenformasyona uğratılmasıdır. Musevilerin kutsal kitabı olan Tevrat yüzyıllar boyu çeşitli değişikliklere uğramış ve israil devletini kurmak pahasına halen realist ve objektif bir şekilde toparlanamamıştır. Antropolog bir musevi profesör 50 yıldan beri Tevrat üzerinde geniş bir düzenleme ve derleme araştırmasına halen devam etmektedir. Kasım 2012 yılında Filistin toprakları üzerinde illegal faaliyetler doğrultusunda inşa edilmek istenen israil projesi içerisinde kutsal kitap Tevrat dünya kamuoyu önünde siyonizm'in oluşturduğu kendi kanun ve hükümler çerçevesinde değişikliğe israilli mahkemeler tarafından gidilmiştir. 2 “İsrail Şeriat Mahkemesi, Tevrat'ta yer alan ve yüzyıllardır uygulanan Hz. Harun'un soyundan geldiklerine inanılan 'kohen'lerin anne ve babası Yahudi olmayan biriyle evlenemeyeceği yönündeki hükme rağmen, bir 'kohen'in babası Yahudi olmayan bir kadınla evliliğini 8 yıl sonra onayladı.” 2 Kaynak: http://www.haber7.com/ortadogu/haber/947976-israil-tevratin-bu-hukmunu-degistirdi. Yıllardır tarih bilincini ve dini bilincini idea'lar uğruna yok etmek için çabalayan siyonizm liderleri ve politikacıları Musevi halkının geleceğine de adeta ambargo ve teşhircilik uygulamıştır. Gerçekliğin işgal politikasına ters düşmesi ile birlikte Museviler gerçek din ve kültürel geleneklerinden siyonizm’in nefret ve suç gelenekleri denkleminde yaşamaya mahkum edilmişlerdir. İsrail devlet geleneği hiçbir zaman Musevi vatandaşlarının haklarını tam anlamı ile sağlayamamış ve bu haklardan en çok Filistin halkı ile dayanışma içerisinde olan vatandaşlarına faturayı ödetmiştir. Filistin halkı ve Arap milliyeti işgal edilen topraklarda Musevi halkının taleplerine şiddet ve nefreti layık görmemiş ve bilhassa 1967 sınırları öncesindeki israil devletini halkı ile birlikte kabul etmiştir. Filistin içerisindeki liderler açıklamalarında israil’in Filistin devletine ve halkına saldırgan tutumlarının son bulması ve 1967 sınırlarına dönülmesi halinde israil’i tanıyacaklarını ifade ettiler. 3 “Filistin’de hükümeti kurma görevi verilen Hamas lideri İsmail Haniye’nin, “İsrail’in 1967 sınırlarına çekilmesi halinde, Hamas’ın aşamalı olarak barışı sağlayabileceğini ve İsrail’i tanıyacağını” söylediği öne sürüldü.” 3 Kaynak:  http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/362873.asp. Dünya üzerinde israil devletine karşı yapılan ve gerçekleşen söylemler sadece israilli liderler ve politikacılarına yöneltilmektedir. Fakat siyonizm ideasını kanlarında bulan aşırı radikal israilli politikacılar, siyonizm çıkarlarını ön planda tutarak kendi halkına şiddeti, nefreti ve öfkeyi bilinçsiz bir şekilde aşılaması ile birlikte, Orta Doğu içerisinde adeta pimi çekilmiş bir topluluk oluşturmaya yönelmiş ve açık açık uygulamışlardır. İsrail'li politikacıların işgal topraklarında Musevi vatandaşları üzerinde sert ve şeriatçı bir rejimi uygulamasına rağmen, bu konunun Arap ülkelerinin arkasında kalması uluslararası vicdanın taraflı yanının belirginleştiğidir. Siyonizm’in vahşeti ve katliamları karşısında Arap milliyeti üzerinde başlatılan bu derin ve kirli kampanyalar maalesef her zaman arka masalarda konuşulmuş ve saklanmıştır. Musevi milletinin israilli yöneticilere karşı toplumsal barış ve hukuku her platformda seslendirmeleri hem Filistin hem Musevi hemde Orta Doğu’daki bütün halklar adına büyük bir yol kat edilmiş olması bölge üzerinde uçan sessiz fırtınalara her zaman engel olmuştur. Orta Doğu’daki istikrar bazılarını rahatsız etsede aynı zamanda bölgede sağlanan istikrar ortamı ile birlikte dünya üzerinde beklenen istikrarı da başlatmış olacaktır.
 

İsrail İşgal Güçleri Kubbetus Sahra’ya Cuma Namazı Öncesi Gaz Bombaları ile Baskın Düzenledi. 02/2013
Siyonizm’in en derin ve köklü operasyonları arasında yer alan Perşembe akşamları Flistinli gençleri tutuklamaları ve Cuma günü dini yerlere gaz ve ses bombaları ile Arap halkın ibadetlerini engellemeleri hem İslâm şuur’unu hemde dini benliği yok etme hevesini gösteriyor. İsrailli yöneticilerin hizmetine çalışan israil askerleri her Cuma günü Mescid-i Aksa’ya 50 yaşın altındaki Filistinli kişilere Cuma namazı için izin vermemesi konunun ne kadar derin bir boyut kazandığını gözler önüne seriyor. İsrail’in gelecek nesil Filistinli gençler üzerinde psikolojik, kültürel, eğitimsel ve dinsel yıpratma girişimleri hayli artarken, musevi gençlerin git gide değiştirilmiş kutsal kitapları Tevrat ile dinsel eğitilmeleri siyonizm’in açıkça nefret yüzünü göstemektedir.
 
“Sol resimde” Filistinli gençler Mescid-i Aksa’ya alınmazken “Sağ resimde” 50 yaşın üzerindeki Filistinli yaşlı adam Mescid-i Aksaya alınmaktadır. Siyonizm, gençleri dini uygulamalarından soğutma çabaları Arap Milliyeti üzerinde Irkçı uygulamasını açıkça göstermektedir.


Bu yazı geneli itibari ile araştırılmış olup, kaynakçaları ile yayımlanmış olarak EMRE AÇIKEL'e aittir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder