Türkiye’nin yolu meşakkatli
bir yol’dur. Türkiye’nin beklentisi dünya mazlumlarının, yetimlerinin
beklentisidir. Türkiye’nin amaçladığı hedefler basit ya da kolay değildir.
Türkiye ışık oluyor, umut oluyor, kimine ağabey, kimine kardeş oluyor. Türkiye
yıkılan umutları, kaybedilen özgüveni, açığa çıkartılmayan gücü yeniden
şahlandırmak için mücadele ediyor. Türkiye kabına sığmıyor, bu kap dar geliyor.
Çember gittikçe daralıyor, bu çember Türkiye’ye ve milletine dar geliyor. Dünya
susmuş Türkiye’yi dinliyor, insanlık uyumuş Türkiye nöbet tutuyor. Türkiye
içerisinde birçok gizli devrimleri yaşıyor, dünya’nın her bir yerine ulaşıyor
ve sessizlik yığınlarına adeta meydan okuyarak ses oluyor. Türkiye haklının ve
doğrunun yanında yol alıyor, zalime ve zulme karşı Elif gibi dimdik duruyor.
IŞİD, El Nusra, Horasan, PKK,
PJAK, PYD, YPG, YPJ gibi terör örgütleri Irak, Suriye ve Lübnan topraklarında
gerçekleştirdikleri savaş her geçen farklı boyutlara doğru ilerlemektedir.
Fiili sınırları ortadan kaldırmayı ve büyük bir terör devleti kurmayı amaçlayan
illegal yapılar bölgesel bir savaşı tetikleme gayretindeler. İç savaş ve kaos
sonucunda Irak ve Suriye topraklarını birleştirerek kendi kurdukları terör
örgütü yapılanmalarını kendi çizdikleri sınırlar içerisinde yaşatma hayalleri
her geçen gün farklı senaryolara gebe olmaktadır. Farklı ülkelerin farklı amaç
ve projeleri ile bölgede yapılanan örgütlerin kimlere ve kimler adına
çalıştıkları karmaşık bir halde sunulmaya çalışılıyor.İran gerek Irak’ta gerek
Suriye’de gerek ise Lübnan’daki Şii akımının devamı için elinden gelen her şeyi
yapmaktadır. Üs oluşturma ve yerel bölge’yi kullanma amacı ile etnik ve
mezhepsel akımı Orta Doğu’da farklı strateji ve taktikler ile devam ettirmeye
çalışanlar iç savaşı derinleştirmekte çözümü çözülmez hale getirmektedirler.
İran, ABD, İsrail, Almanya, İngiltere, Fransa, Rusya, Hizbullah ve Batılı
militanlar Suriye ve ırak’taki iç savaşı ve otorite boşluğundan yararlanarak
bölgeyi yaşanmaz ve nefes alamaz haline dönüştürmektedirler. Batılı ülkeler ve
bazı Arap ülkeler ile koalisyon kurarak farklı taktik ve strateji hatalarını
sürekli hale getiren ABD ise bölgedeki dengeleri sarsmaktadır.
Pentagon, Beyaz Saray ve ABD
Dışişleri Bakanlığı yetkililerince günlük ve haftalık basın ve medya toplantılarında
açıklanan El Kaide bağlantılı olduğu söylenen El Nusra Cephesi adlı örgütün bir
terör örgütü olduğu açıklandığı andan itibaren bu örgütün askeri faaliyetleri
Irak ve Suriye topraklarında inanılmaz bir şekilde büyüme yakalamıştır. IŞİD’in
varlığı nasıl ve ne şekilde ortaya çıktığı hala akıllarda soru işareti iken,
Horasan diye bir örgüt meydana gelmiş ve ABD’li yetkililerce terör örgütü
olduğu hızlı bir şekilde açıklanmıştır. Horosan terör örgütü ise El Nusra
Cephesi gibi hızlı bir şekilde psikolojik ve askeri olarak Suriye topraklarında
büyüme gerçekleştirmiştir.
İran Devim Muhafızları ve
Hizbullah milisleri Suriye’deki iç savaş’ın başladığı andan itibaren Esad
rejimini desteklemiştir. İran’ın bölgede gerçekleştirmek istediği önemli bir
proje ise mezhepsel akımdan doğan büyük bir güce ulaşmaktır. Şii akımını Irak,
Suriye, Lübnan, Filistin, Ürdün, Yemen ve Umman’da devlet idaresine ve
yönetimine enjekte etmeyi amaçlayan farklı bir girişimi dolaylı yada kendi
desteklediği militarist yapılar ile başlatmıştır. Türkiye’deki birçok alevi
dernek ve kuruluşlar ile bağlantı sağlamaya çalışan ve onları parasal destekle
ile aralarında bir bağ kurmayı hedefleyen İran’ın oyunları devam edeceğe
benziyor.
İran ve İsrail’in Esad
rejiminin kalması konusunda uyumlu olduğu görülürken iki taraf için halkını
katleden Esad rejimi bulunmaz bir fırsat niteliğindedir. İsrail, Suriye’deki
rejimin başlatımış olduğu iç savaştan dolayı işgal etmiş olduğu Golan
tepelerinden kendisine herhangi bir
tehdit edecek unsurları ortada görememektedir. Suriye’deki bu otorite boşluğu
yada Esad rejiminin varlığı hem israil’i hem de İran’ı memnun etmektedir. Rusya
ise Lazkiye limanındaki üslerini korumak amaçlı hem ABD aleyhine hem de
bölgedeki dengeler adına Esad rejimini balistik füzeler ve psikolojik olarak
desteklemektedir.
Almanya, İngiltere ve
israil’in Irak’ın kuzeyindeki Kürt gruplar ile gayri meşru ilişkileri
Türkiye’nin 2 yıldır yoğun bir şekilde yürütmekte olduğu çözüm sürecini
baltalama niteliğinde olduğu çok açık ve net bir şekilde görülmektedir. Türkiye
gerek ülke sınırları içerisinde gerek ise sınırları yakınında herhangi bir
terör örgütünün varlığını istemezken Kürt kimliği ile terör örgütünü aynı
cümlede kullanan faaliyetleri de bölge için tehlikeli görmektedir. Türkiye’nin
çözüm süreci konusundaki bir çok faaliyetleri terör örgütlerini
etkisizleştirirken sürecin bölgedeki milletlere de büyük bir fırsat olduğunu
fark eden bazı ülkeler bu sürecin önünü kesmek istemektedirler. Türkiye’nin
Orta Doğu’daki diplomatik, askeri ve siyasi faaliyetlerinden doğacak güç
birliğini istemeyen küresel ve bölgesel amaçlı sistematik projeler her geçen
gün açığa çıkmaktadır. Türkiye’nin bölge halkları ile birliğinden rahatsızlık
duyanlar yüzyıl öncesinde çizmiş oldukları projelerin devreye giremeyeceği
endişe ile bölgeyi adeta kan gölüne çevirmektedirler. Arap halklarının özgürlük
çağrısına kulak vermeleri konusunda uyarılarına devam eden Türkiye, bölgedeki
bütün rejim ve otoriteleri demokrasi adına sandığa ve özgürlüğe davet
etmektedir.
Bu yazı geneli itibari ile araştırılmış olup, kaynakçaları ile yayımlanmış olarak EMRE AÇIKEL'e aittir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder