27 Ekim 2014 Pazartesi

Genişleyen Çember Türkiye, Suriye, Irak ve Lübnan Hattı

 
Türkiye’nin yolu meşakkatli bir yol’dur. Türkiye’nin beklentisi dünya mazlumlarının, yetimlerinin beklentisidir. Türkiye’nin amaçladığı hedefler basit ya da kolay değildir. Türkiye ışık oluyor, umut oluyor, kimine ağabey, kimine kardeş oluyor. Türkiye yıkılan umutları, kaybedilen özgüveni, açığa çıkartılmayan gücü yeniden şahlandırmak için mücadele ediyor. Türkiye kabına sığmıyor, bu kap dar geliyor. Çember gittikçe daralıyor, bu çember Türkiye’ye ve milletine dar geliyor. Dünya susmuş Türkiye’yi dinliyor, insanlık uyumuş Türkiye nöbet tutuyor. Türkiye içerisinde birçok gizli devrimleri yaşıyor, dünya’nın her bir yerine ulaşıyor ve sessizlik yığınlarına adeta meydan okuyarak ses oluyor. Türkiye haklının ve doğrunun yanında yol alıyor, zalime ve zulme karşı Elif gibi dimdik duruyor.
 

IŞİD, El Nusra, Horasan, PKK, PJAK, PYD, YPG, YPJ gibi terör örgütleri Irak, Suriye ve Lübnan topraklarında gerçekleştirdikleri savaş her geçen farklı boyutlara doğru ilerlemektedir. Fiili sınırları ortadan kaldırmayı ve büyük bir terör devleti kurmayı amaçlayan illegal yapılar bölgesel bir savaşı tetikleme gayretindeler. İç savaş ve kaos sonucunda Irak ve Suriye topraklarını birleştirerek kendi kurdukları terör örgütü yapılanmalarını kendi çizdikleri sınırlar içerisinde yaşatma hayalleri her geçen gün farklı senaryolara gebe olmaktadır. Farklı ülkelerin farklı amaç ve projeleri ile bölgede yapılanan örgütlerin kimlere ve kimler adına çalıştıkları karmaşık bir halde sunulmaya çalışılıyor.İran gerek Irak’ta gerek Suriye’de gerek ise Lübnan’daki Şii akımının devamı için elinden gelen her şeyi yapmaktadır. Üs oluşturma ve yerel bölge’yi kullanma amacı ile etnik ve mezhepsel akımı Orta Doğu’da farklı strateji ve taktikler ile devam ettirmeye çalışanlar iç savaşı derinleştirmekte çözümü çözülmez hale getirmektedirler. İran, ABD, İsrail, Almanya, İngiltere, Fransa, Rusya, Hizbullah ve Batılı militanlar Suriye ve ırak’taki iç savaşı ve otorite boşluğundan yararlanarak bölgeyi yaşanmaz ve nefes alamaz haline dönüştürmektedirler. Batılı ülkeler ve bazı Arap ülkeler ile koalisyon kurarak farklı taktik ve strateji hatalarını sürekli hale getiren ABD ise bölgedeki dengeleri sarsmaktadır.

 
Pentagon, Beyaz Saray ve ABD Dışişleri Bakanlığı yetkililerince günlük ve haftalık basın ve medya toplantılarında açıklanan El Kaide bağlantılı olduğu söylenen El Nusra Cephesi adlı örgütün bir terör örgütü olduğu açıklandığı andan itibaren bu örgütün askeri faaliyetleri Irak ve Suriye topraklarında inanılmaz bir şekilde büyüme yakalamıştır. IŞİD’in varlığı nasıl ve ne şekilde ortaya çıktığı hala akıllarda soru işareti iken, Horasan diye bir örgüt meydana gelmiş ve ABD’li yetkililerce terör örgütü olduğu hızlı bir şekilde açıklanmıştır. Horosan terör örgütü ise El Nusra Cephesi gibi hızlı bir şekilde psikolojik ve askeri olarak Suriye topraklarında büyüme gerçekleştirmiştir.
 

İran Devim Muhafızları ve Hizbullah milisleri Suriye’deki iç savaş’ın başladığı andan itibaren Esad rejimini desteklemiştir. İran’ın bölgede gerçekleştirmek istediği önemli bir proje ise mezhepsel akımdan doğan büyük bir güce ulaşmaktır. Şii akımını Irak, Suriye, Lübnan, Filistin, Ürdün, Yemen ve Umman’da devlet idaresine ve yönetimine enjekte etmeyi amaçlayan farklı bir girişimi dolaylı yada kendi desteklediği militarist yapılar ile başlatmıştır. Türkiye’deki birçok alevi dernek ve kuruluşlar ile bağlantı sağlamaya çalışan ve onları parasal destekle ile aralarında bir bağ kurmayı hedefleyen İran’ın oyunları devam edeceğe benziyor.
 

İran ve İsrail’in Esad rejiminin kalması konusunda uyumlu olduğu görülürken iki taraf için halkını katleden Esad rejimi bulunmaz bir fırsat niteliğindedir. İsrail, Suriye’deki rejimin başlatımış olduğu iç savaştan dolayı işgal etmiş olduğu Golan tepelerinden  kendisine herhangi bir tehdit edecek unsurları ortada görememektedir. Suriye’deki bu otorite boşluğu yada Esad rejiminin varlığı hem israil’i hem de İran’ı memnun etmektedir. Rusya ise Lazkiye limanındaki üslerini korumak amaçlı hem ABD aleyhine hem de bölgedeki dengeler adına Esad rejimini balistik füzeler ve psikolojik olarak desteklemektedir.
 

Almanya, İngiltere ve israil’in Irak’ın kuzeyindeki Kürt gruplar ile gayri meşru ilişkileri Türkiye’nin 2 yıldır yoğun bir şekilde yürütmekte olduğu çözüm sürecini baltalama niteliğinde olduğu çok açık ve net bir şekilde görülmektedir. Türkiye gerek ülke sınırları içerisinde gerek ise sınırları yakınında herhangi bir terör örgütünün varlığını istemezken Kürt kimliği ile terör örgütünü aynı cümlede kullanan faaliyetleri de bölge için tehlikeli görmektedir. Türkiye’nin çözüm süreci konusundaki bir çok faaliyetleri terör örgütlerini etkisizleştirirken sürecin bölgedeki milletlere de büyük bir fırsat olduğunu fark eden bazı ülkeler bu sürecin önünü kesmek istemektedirler. Türkiye’nin Orta Doğu’daki diplomatik, askeri ve siyasi faaliyetlerinden doğacak güç birliğini istemeyen küresel ve bölgesel amaçlı sistematik projeler her geçen gün açığa çıkmaktadır. Türkiye’nin bölge halkları ile birliğinden rahatsızlık duyanlar yüzyıl öncesinde çizmiş oldukları projelerin devreye giremeyeceği endişe ile bölgeyi adeta kan gölüne çevirmektedirler. Arap halklarının özgürlük çağrısına kulak vermeleri konusunda uyarılarına devam eden Türkiye, bölgedeki bütün rejim ve otoriteleri demokrasi adına sandığa ve özgürlüğe davet etmektedir.






   Bu yazı geneli itibari ile araştırılmış olup, kaynakçaları ile yayımlanmış olarak EMRE AÇIKEL'e aittir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder