12 Nisan 2013 Cuma

Ana Vatan ve Mültecilik Arasında Büyüyen Bir Direniş Mücadelesi ‘Filistin(li)’

İsrail’in, Filistin toprakları üzerinde milli benlik ve kimlik bilincinin siyonizm ideası ile alt üst ederek bölgede alternatif bir kimlik oluşturma çabalarını tüm insanlık hayretle ve sessizce izlemektedir. Bir milletin ve topluluğun temel değerlerini başka bir milletin kaderine bırakma girişimi tarihsel bir sorumluluktan farklı bir insanlık ve vicdanlık sorunudur. Güçlü ile zayıfı, haklı ile haksızı, adaleti seven ile kullananı, barış kelimesini dışlayan ile kabulleneni farklı şekillerde destekleyerek dünya üzerinde inşa edilen var ve yok kavramını istedikleri gibi kullanan bir idarenin bir millet üzerindeki zoraki varlığı tartışılmaktadır. Filistin meselesi yıllar içinde farklı şekillere bürünerek farklı yollar ile dar bir alana hapsedilmiş ve bu mesele üzerinde çözüm ve katkı sağlayacak olanlar yaklaştırılmamıştır. Osmanlı idaresi öncesi ve sonrasında yıllarca bitmek bilmeyen bir hesaplaşma ve yok sayma uygulaması planlanmıştır. Osmanlı devleti’nin hakimiyeti’nin bu topraklar üzerinde son bulması ile sahneye çıkan ve büyük bir alanı tek bir karar ile dolduranların stratejileri güzel bir şekilde ilerlemişti. Siyonizm ideası uğruna bölgedeki bir milletin gelecek karesini kan ve gözyaşı ile doldurmak ve gelecek kaderini silah ve savaş ile tayin etmek uluslararası ahlakın yerle bir olduğu dönemlerdir. Birleşmiş Milletler mevzuatları ve misyonu tam anlamı ile tanımlanamamış iken israil devletinin devlet statüsü hayali gerçekleştirilmiştir. Filistin devleti içerisindeki on binlerce insan, israil devleti’nin tanınması için yoğun çaba sarf eden dış güçler ile karşı karşıya kalmış vatan ve toprakları için 1948 yılından beri mücadele etmişlerdir. İsrail’in Filistin toprakları üzerine kurulması ile birlikte on binlerce Filistinli ve Arap halkı sürgün edilmiş yada komşu ülkelerde mülteci durumuna düşmüşlerdir. Filistin topraklarına Avrupa’dan Doğu Akdeniz kıyılarına gemiler ile yahudi örgütleri getirenler bugün israil devletinin bu kutsal topraklar üzerindeki doğal hakkını tartışmaları ne trajik bir durum olduğu uluslararası kamuoyunda bilinmektedir. Avrupa’dan gemiler ile yahudi örgütleri, yahudi halklarını korumak ve arap halklarına karşı savaşın meşrutiyetini uluslararası camiaya kabullendirmek için tüm güçleri ile savaşı derinleştirmişlerdir. 1948 yılında BM kararı ile ilan edilen siyonist devlet israil’in Filistinlileri ilticaya sürüklemek adına başlatmış olduğu yurtlarından çıkarma projesi de tüm hızı ile avrupalı devletlerin büyük yardımı ile devam etmiştir.                      
Filistinliler, Ana Vatanlarının Asıl Anahtarı Halen Kendilerinde Olduğunu İfade Etmektedirler. Kaynak: http://www.filistinhaber.com

İşgal sürecinde binlerce Filistinli öz vatanlarında mülteci vasfına düşmüş özellikle komşu ülkelere sığınmışlardır. Başta Lübnan, Suriye, Batı Şeria’nın bağlı olduğu Ürdün’de, Körfez ve Arap ülkelerinde mülteci konumuna düşmüşlerdir. Bugün dünya’da ne kadar ve nerelerde Filistinli mülteci var? 1 United Nations Relief and Works Agency - UNRWA ( Birleşmiş Milletler Yardım ve Çalışma Ajansı) Resmi kayıtlara göre Filistinlilerin sayısı ve nerede yaşadıkları.  

Operasyon alanları
Resmi kamplar
Kamplardaki kayıtlı ailelerin sayısı
Kamplardaki kayıtlı mültecilerin sayısı
Kayıtlı mülteci sayısı
Ürdün
10
63,591
328,076
1,858,362
Lübnan
12
50,806
215,890
408,438
Suriye
9
26,645
119,055
442,363
Batı Şeria
19
39,895
186,479
722,302
Gazze Şeridi
8
93,074
478,272
1,016,964
Toplam sayı
58
274,011
1,327,772
4.448.429

Filistinli mültecilerin çoğunluğu UNRWA’nın sorumluluğu altındadır, fakat ayrıca Arap Körfezi ülkeleri, Mısır, Irak ve Yemen hatta daha uzakta Avustralya, Avrupa ve Amerika dahil diğer ülkelerde yaşayan çok sayıda Filistinli mülteci vardır. UNRWA’nın sorumluluğunun dışında kalanlar mülteci statüsüyle ilgili 1951 sayılı yasa kapsamında mülteci olarak hak kazanabilirler ve Birleşmiş Milletler Yüksek Komisyonu (UNHCR)’ndan yardım alabilirler. Son zamanlarda UNHCR, UNRWA ile birlikte Irak’ta kalan 15,000 civarındaki mülteciye ve bu ülkeden Ürdün’e ve Suriye’ye kaçanlara yardım sağlıyor. UNHCR ayrıca Mısır ve Libya’daki yoksul Filistinlilere yardım ediyor. 1 Kaynak: http://www.unicankara.org.tr/filistin/10.html

2 “Filistinlilerin yerlerinden edilmelerinin üzerinden yarım yüzyıldan daha uzun bir zaman geçmiştir. Bu olay, bugüne kadar Ortadoğu’nun en önemli sorununun başlangıcını teşkil etmektedir. Filistin-İsrail çatışmasının baş sorumlusu İsrail olmasına rağmen İsrail, kendi bakış açısını sunmada her zaman Araplardan daha güçlü ve daha yetenekli olmuştur.  1948 yılındaki İsrail saldırıları sonunda yaklaşık 531 köy boşaltılmıştır. İsrail saldırıları sadece toprakları işgal etme değil, aynı zamanda Filistinlileri mümkün olduğunca bölgeden uzaklaştırmak, kendi kurumlarını bu bölgelere yayma amacı taşımaktaydı. Bu, Filistinlilere karşı yapılan topyekün bir savaştı. Sadece 9-18 Temmuz 1948 tarihleri arasında, savaşın ikinci bölümünde 82 bölge boşaltıldı. 15 Ekim 1948 ile 6 Ocak 1949 tarihleri arasında, savaşın üçüncü bölümünde 98 bölge daha boşaltıldı. Geri kalan 60 bölge ise daha sonra boşaltılan ya da boşaltılma tarihi belirlenemeyen bölgelerden oluşuyordu.  Filistinlilerin yaşadığı bölgelerden göç etmeleri İsrail askeri saldırıları sırasında veya sonrasında gerçekleşmiştir.” 2 Kaynak: http://filistin.ihh.org.tr/insanhaklari/fillistinlimulteciler/donushakki.html

4.5 milyon Filistinli mülteci dünya üzerinde varlıklarını ve kaybetmek üzere oldukları kimlikleri için israil ve onun korkunç politikalarına karşı da mücadele etmektedirler. İsrail’in Filistinli Arapları işgal ettiği topraklar üzerinden komşu ülkelere sürme ve geri dönmemeleri için hazırlanan plan ile siyonizm ideası için yerinde bir yaklaşım olarak görülmektedir. İsrail işgal politikası ile dünya’daki birçok örgüt ve bağımsız kuruluşa rağmen tüm hızı ile bütün Filistin topraklarını yahudileştirme girişimini sürdürmektedir. İsrail’in Birleşmiş Milletler kararlarına karşı gelmesi ve halen Filistin halkını ve yönetimini meşru görmemesi ile birlikte Orta Doğu’daki istikrar ortamı derinden etkilenmektedir. Filistinlileri ana yurtlarında insan haklarına karşı başlatılan ambargolar ve yaptırımlar ile bastırma ve yıldırma politikası hiçbir zaman Filistin halkının gerçek devlet ve kimlik düşüncesinden vazgeçirememiştir. İşgal sürecinin en ağır bedelini ödeyen Filistinliler 2013 yılında halen farklı katliam girişimleri ve yıldırma uygulamaları ile karşı karşıya kalmaktadır. İşgal sürecinden yıllardır etkilenmeyen Gazze üzerindeki büyük operasyon girişimleri sonuçsuz kalmış ve Gazze’ye yapılan her tülü sebepsiz saldırılar dünya kamuoyu önünde israil’e karşı hiçbir zaman yaptırım hayata geçirilememiştir. Ramallah, Batı Şeria, Doğu Kudüs, Tulkarem gibi şehirlerin Filistin yönetiminde kağıt üzerinde bulundurulsa bile israil rejimi yıllardır uygulamış olduğu baskı ve güç politikası aracılığı ile Filistin yönetimini saf dışı bırakmıştır. Filistinlileri yurtlarından çıkarma projesine karşılık komşu ülkelerde mülteci konumuna düşen on binlerce Filistinliye karşı’da operasyon yaparak katletmektedir. Lübnan’ın güney kesimine yapılan operasyonlar, Mısır’ın elinde bulundurduğu strateij bir blge olan Sina’da gerçekleşen Mısır ve Filistinli Arapların ölümleri, israil askerleri ve güvenlik güçlerinin Ürdün’deki Filistinli mülteci kamplarına gerçekleşen taciz ateşleri ve saldırı eylemleri, Sabra ve Şatilla katliamının perde arkasında Filistinlilerin geri dönmemeleri için israil’in sert politikasına maruz kalmaları gerektiğini düşünen bir siyonist rejim mevcuttur. Peki Sabra ve Şatilla katliamında ne oldu?

3 “Sabra ve Şatilla katliamı 16 Eylül 1982 tarihinde İsrail yanlısı aşırı sağcı Hristiyan Falanjist milislerin Batı Beyrut'ta Sabra ve Şatilla adındaki Filistin mülteci kamplarını basarak çocuklar dahil binlerce (700 ile 3500 arasındadır) kişiyi katletmesi olayıdır. Katliamda sonradan İsrail'in eski Başbakanlarından olan Ariel Şaron'un rolü olduğu bilinmektedir. BBC'ye göre İsrail Meclis Araştırma Komisyonu Sharon'u katliamdan dolayı olarak sorumlu bulmuş, Sharon bunun üzerine Savunma Bakanlığı görevinden istifa etmiştir.” 2 Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/Sabra_ve_%C5%9Eatilla_Katliam%C4%B1
  
Sabra ve Şatilla Katliamı’nın baş aktörü Ariel Şaron’un bulunduğu resim sol taraftadır. 3 Kaynak: arsiv.ntvmsnbc.com, www.ydh.com.tr

Ana yurtlarından çıkarılmak ile karşı karşıya kalmış milyonlarca Filistinli, esir düşmüş ya da mülteci kamplarında ağır hayat koşulları ile yüzlemiş on binlerce Filistinli’nin dünya vicdanına karşı halen ayakta kalması büyük bir mücadele ve direniş abidesi’dir. Yıllar içerisinde bölgede yaşanan iç karışıklık ve iç savaş şartlarından dolayı yüzbinlerce kişi mülteci konumuna  düştüğü ülkelerde bu kaos ortamından her türlü zararı görmek ile karşı karşıya bırakılmıştır. Lübnan’da yaşanan iç karışıklıktan etkilenen Filistinli mülteciler, 2011 yılında Abd’nin Irak’ı şgal etmesi ile birlikte binlerce Filistinlinin hayatı tehlikeye girmiş ya da hayatları son bulmuş, Kuveyt yönetimi binlerce Filistinli’yi ülkelerinde göçe zorlamış ve bunun sebebi ise Irak-Kuveyt savaşında FKÖ (Filistin Kurtuluş Örgütü) lideri Yaser Arafat’ın Irak’lı Saddamı desteklemesi ile başlayan bir süreç, Ürdün, Mısır ve en sonunda 2011 yılından sonra etkisini gösteren Arap Baharı ile birlikte binlerce Filistinli mülteci bölgedeki ekonomik ve siyasal istikrarsızlıktan dolayı en büyük darbeyi almışlardır. 2011 yılında etkisini gösteren Arap uyanışı Suriye’de tarihin en büyük katliamları ile birlikte devam etmektedir. Suriye’deki Baas rejimi olan Beşşar Esad’ın ülkesinde muhalif halkı bastırmak adına savaş uçakları, tankları ve hatta kimyasal madde içerikli varilleri kullanarak halkına karşı büyük bir katliam projesini başlatmıştır.

4 “Suriye İçin Filistin Çalışma Grubu, Suriye rejimine bağlı askerlerin ateş açması sonucu Suriye’de yaşayan Filistinli mültecilerden 9 kişinin daha şehit olduğunu belirtti. Filistin Enformasyon Merkezinin bildirdiğine göre rejime bağlı askerlerin Şam’ın Berze bölgesinde bulunan Cermane, El-Hüseyniyye ve Hıttin mülteci kamplarına karşı saldırıları da devam ediyor. Suriye rejiminin halkına karşı tarihin en kanlı saldırılarını sürdürdüğü iki yıllık süre içinde ülkede misafir olarak kalan Filistinli mülteciler de bu saldırılardan payını almaya devam ediyor. Olayların başladığı günden şimdiye kadar binden fazla Filistinli şehit olurken, yüzlercesi yaralandı ve binlercesi Ürdün ve Lübnan’a kaçtı. ” 4 Kaynak: http://www.timeturk.com/tr/2013/03/27/suriye-de-9-filistinli-multeci-katledildi.html

5 “Başkentteki aktivistler, Suriye savaş uçaklarınca Yermük kampına düzenlenen bu saldırının Suriye'de hükümete yönelik isyanların başlangıcından beri savaş uçaklarınca kampa düzenlenen ilk saldırı olduğunu bildirdi. Saldırıdaki ölü ve yaralı sayısı tam netlik kazanmazken Suriye İnsan Hakları Gözlem Evi'nin raporuna göre saldırıda 25 kişi hayatını kaybetti. Yermük kampı çoğunlukla Filistinli mülteciler olmakla beraber Suriyelilere de ev sahipliği yapıyor. Beşer Esad'a karşı isyanın alevlenmesinden ( Mart 2011) itibaren kamp ilk defa savaş uçaklarınca bombalandı. ” Kaynak: http://www.haber7.com/ortadogu/haber/965459-suriye-savas-ucaklari-filistin-kampini-vurdu


Bu yazı geneli itibari ile araştırılmış olup, kaynakçaları ile yayımlanmış olarak EMRE AÇIKEL'e aittir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder