İlk yazıma Türk
milleti’nin dünya üzerindeki önemli ve nadide varlığını, dünya tarihine
bağışlamış olduğu insani, vicdani ve kültürel mirasında önemli bir nokta olan Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’mizin (KKTC) dünya milletleri ve devletleri ile entegre
sürecini, toplumsal ve kültürel varlığını Güney Kıbrıs Rum Kesimine rağmen
anlatmak için adım ile başlamış bulunmaktayım. Türk milletleri ebediyyen
devleti, milleti, kültürleri, geleceği ve gelecekte inşa edeceği milletlerarası
toplumsal barış konusunda hedef belirlemiş dünya tarihine en büyük serveti ve
mirası heba etmiş bir soy’dur. Türk gençliği ve gelecek yeni Türk jenerasyonun
dünya üzerinde kendiliğinden doğan ve edinilmiş evrensel hak ve hukuk’un
üzerine suni bir hak ve hukuk inşa etme çabasına girenlere karşı kesinlikle
taviz ve müsamaha tavrını hedef ve strateji olarak benimsemesi muhakkak dünya
mirasına Türk gençliğinin en büyük emaneti ve mirası olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti
olarak Kuzey Kıbrıs'ın statüsünü, haklı davasını, gayretini ve mücadelesini
dünya'ya anlatma gayretinden hiçbir zaman ve hiçbir şekilde vazgeçme sürecinde
dahi olmamalıyız. Kıbrıs Türk halkının 600 küsür sene boyunca Kıbrıs adasındaki
varlığını hangi ideoloji ve ideal müdahil olursa olsun köşeye
kaldırılmamalıdır. Kıbrıs meselesi bir ada meselesi asla olmamıştır. Akdeniz
havasında stratejik bir öneme sahip olması ile birlikte milletlerarası köprü
görevini üstlenmiş suyun üzerindeki bir tarih hazinesidir. Kıbrıs adasını bir
çok kavim, imparatorluk ve devletin yönetimi altında olduğu Akdeniz havasındaki
en büyük üçüncü ada statüsündedir. Ada tarihi çok geniş bir yazı ile ayrıca
yazılabilir. Benim burada sizler ile paylaşacaklarım sadece ideolojik bir yazı
değildir.
Kıbrıs
meselesine dair hataların ve yanlışlıkların tarih içerisinde nasıl yankı
bulduğu ve dünya kamuoyuna anlatamadığımız birçok şeyin tezat şeklinin Rum
tarafınca haksızlıklar ile tekerrür edilmesi sürecini paylaşmaktayım. Geçmişte
yaşanan ve gelecekte yaşanması olanaksız dahi olmayacak bir şekilde lanse
edilen Enosis ideası halen Kıbrıs Türk halkı üzerine yazılmış yoğun bir efsane
yarışı içerisinde olanları görmekteyiz. Kıbrıs meselesinde sadece Enosis gibi
bir planın olmadığı Akritas planları gibi birçok ütopik ve hayalperest bir
planların üretilmesinde rum ve yunan politikacıların adeta bir sanayi üretim
merkezi halinde çabalamakta ve çalışmaktadırlar. Rum ve yunan politikacıların
zamanında dünya medyasında Kıbrıs Türk halkına ve geleceğine karşı harmonize
edilmiş adeta saptırılmış bir hikaye manşetlerini hatırlamaktayız. Dünya
kamuoyuna bu gibi planların eskiden olduğu gibi güçlü bir şekilde
anlatılamamasını bundan sonraki süreçlerde Türk halkı için bir malzemeden
ziyade, gerçek ve saf olaylar olduğu hatırlatılacaktır. Tabi ki Kıbrıs Türk
halkı aşırı senaryolar karşısında her geçen günlerinde bunları zihinlerinde
yaşadıkları algısından çok geçmişte rumların hayallerini süsleyen yanlış bir
yol haritasının peşinden nasıl gidildiğini belirtmektedirler. Enosis ideası,
Ada’nın sonsuza dek Yunanistan’a stratejik olarak bağlanması ve o yıllarda
yunan ve rum basınında yoğun bir çaba ile madde madde açıklanarak yayınlanması
hatta uygulama çabasına giren rum ve yunan politikacılarını adeta Kıbrıs Türk
halkını yok sayarak barış ve hukuk karşıtlığına doğru sürükler iken teşhircilik
planlarını deşifre etmiştir. Adanın iki milletine ve yıllarca harcanan müzakere
sürecine katkıdan çok en büyük hata silsilesini başlatmıştır. Ve bu hatalar
eskiden olduğu gibi halen güney kesimdeki rum politikacıların ana malzemesi
olmaya devam etmektedir. Ada’nın güney kesiminde yıllardır başlatılan bilinçsiz
ve haksız bir Türk milliyeti karşıtlığı mevcut iken müzakere çalışmaları ve
görüşmeleri her geçen gün bir kez daha darp edilmek istenmektedir. Küresel bir
denklem içerisine müdahil olmak isteyen gelecek jenerasyonun bilinç altına
nefreti, öfkeyi ve kini kazımak gelecekte çözümsüzlüğün devam edeceğini ilan
etmektir. Bu yanlışı en çok Orta Doğu’da israil’i yöneten siyonizm ideası ile
beslenen politikacılarda görmekteyiz. Rum ve Yunan politikacılar tarafından
yürütülen bilinçsiz propaganda türleri Akdeniz ve Orta doğu için ne kadar
gelecek kaygısı oluşturuyorsa, dünya içinde bir gelecek kaygısı ile milletler
barış ve duyarlılığına da muhtemelen kaygı oluşturacaktır. Güney kesimde her
cadde ve sokak’taki tabelalar üzerine dahi yazılmış ve rum halkına Türk karşıtlığını aşılamak, Ada’nın toplumsal
düzen ve istikrarına da zarar vereceği kesinlikle görülecektir.
KKTC'nin
yasal hakkının gaspına Türkiye hiçbir zaman müsade etmemelidir. Kıbrıs Türkü
kıyımı yani 1960 olayları asla ve katiyen tekrarlanmayacaktır. Kıbrıs Türkü “kanlı
noel'i” hiçbir zaman yaşamayacak, binbaşı, eşi ve çocuklarının evlerindeki
küvette öldürülmesine şahit dahi olmayacaktır. Kıbrıs Türk gençleri Lefkoşa
caddelerindeki haklı eylemlerinde olduğu gibi Kıbrıs Türk halkının varlığına karşı
başlatılan ingiliz ve rum kuvvetlerinin silahlı saldırılarına bir daha asla maruz
kalmayacaktır. Kıbrıs Türk milliyetine karşı yapılan rum kışkırtmalarıyla
ingiliz yönetiminde bulunan adada siyasal ve hukuksal darplar asla
yaşanmayacak. Kıbrıs Türkünün ana ve yasal örgütü olan TMT varlığı dünya
üzerinde legal bir süreç yaşarken, yunanistan menşeli kurulmuş teşhircilik
hedefleyen EOKA 1 ve 2 rum terör örgütleri asla unutulmayacak ve Kıbrıs
meselesi sürecinde unutulmaması gereken bir tarih kaydı olacaktır. Şu günlerde
rum tarafında seçimlerin gerçekleşmesi ve rum halkının 5 yıllık bir idare
şeklini belirlemesi Ada’nın güney kesimi için hayati öneme sahiptir. Kriz ve
ekonomik dalgalar ile boğuşan Rum tarafı artık Kıbrıs Türk tarafına gereken ve
beklenen dalı uzatması çözüm konusuna yakınlaşmanın bir işareti olacaktır. Bir
gerçekte var ki, yıllar yılı dünya milletleri ile Rum tarafında birçok yanlış
konuları hep birlikte gördük ama sadece Kıbrıs Türkleri ve Türkiye olarak
bizler duyduk. Güney Kıbrıs Rum Kesimine (GKRY) hangi lider hangi ideoloji ve
ideası ile gelirse gelsin enosis ideasını geçekleştirme çabası ile uğracağı da
aşikardır. Bu hayalperest idea yıllarca Kıbrıs Türk halkı üzerinde baskı ve
tahrip edici bir infial yaratmıştır. KKTC’nin güvenlik konusu ve stratejik
hamleleri için hatırlamamız gereken birçok konu mevcuttur. Bu derin ve
akıllarda kalan konuların hatırlatılması geçmişte yaşanan bütün olumsuzluklara
rağmen çıkarılacak bir derstir. Kıbrıs Türk halkının ve mücahitlerinin yıllarca
anlatmak istediği haklı mücadele konusuna karşılık bazı çıkar meselesinde
buluşan ülkeler için konular geri planda kalırken her seferinde bir kurşunla
karşılık verilmesi ve Kıbrıs Türk halkı üzerindeki yok edici planların
meydanlara bırakılması, Ada üzerinde çıkar çatışması yaşayan ülkelerin önüne
serilecek olan çözümsüz engellemelerin ortadan kaldırılacağında etkili
olabilir. KKTC’nin güvenlik kültürü her geçen gün ekonomik istikrar ve kalkınma
ile olacağı da bizler tarafından bilinmektedir. Türkiye ve KKTC arasında bu
denli güçlü bağın dezenformasyona uğratılacağı hakkında üretilen senaryolar
hiçbir şekilde verim alınamayacağını yıllar üzerinde gördük ve görmekteyiz.
Bu yazı geneli itibari ile araştırılmış olup, kaynakçaları ile yayımlanmış olarak EMRE AÇIKEL'e aittir.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder