10 Mart 2013 Pazar

Kıbrıs Türk’ünü ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni sloganlaştırmalıyız

 

İlk yazıma Türk milleti’nin dünya üzerindeki önemli ve nadide varlığını, dünya tarihine bağışlamış olduğu insani, vicdani ve kültürel mirasında önemli bir nokta olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’mizin (KKTC) dünya milletleri ve devletleri ile entegre sürecini, toplumsal ve kültürel varlığını Güney Kıbrıs Rum Kesimine rağmen anlatmak için adım ile başlamış bulunmaktayım. Türk milletleri ebediyyen devleti, milleti, kültürleri, geleceği ve gelecekte inşa edeceği milletlerarası toplumsal barış konusunda hedef belirlemiş dünya tarihine en büyük serveti ve mirası heba etmiş bir soy’dur. Türk gençliği ve gelecek yeni Türk jenerasyonun dünya üzerinde kendiliğinden doğan ve edinilmiş evrensel hak ve hukuk’un üzerine suni bir hak ve hukuk inşa etme çabasına girenlere karşı kesinlikle taviz ve müsamaha tavrını hedef ve strateji olarak benimsemesi muhakkak dünya mirasına Türk gençliğinin en büyük emaneti ve mirası olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti olarak Kuzey Kıbrıs'ın statüsünü, haklı davasını, gayretini ve mücadelesini dünya'ya anlatma gayretinden hiçbir zaman ve hiçbir şekilde vazgeçme sürecinde dahi olmamalıyız. Kıbrıs Türk halkının 600 küsür sene boyunca Kıbrıs adasındaki varlığını hangi ideoloji ve ideal müdahil olursa olsun köşeye kaldırılmamalıdır. Kıbrıs meselesi bir ada meselesi asla olmamıştır. Akdeniz havasında stratejik bir öneme sahip olması ile birlikte milletlerarası köprü görevini üstlenmiş suyun üzerindeki bir tarih hazinesidir. Kıbrıs adasını bir çok kavim, imparatorluk ve devletin yönetimi altında olduğu Akdeniz havasındaki en büyük üçüncü ada statüsündedir. Ada tarihi çok geniş bir yazı ile ayrıca yazılabilir. Benim burada sizler ile paylaşacaklarım sadece ideolojik bir yazı değildir.

Kıbrıs meselesine dair hataların ve yanlışlıkların tarih içerisinde nasıl yankı bulduğu ve dünya kamuoyuna anlatamadığımız birçok şeyin tezat şeklinin Rum tarafınca haksızlıklar ile tekerrür edilmesi sürecini paylaşmaktayım. Geçmişte yaşanan ve gelecekte yaşanması olanaksız dahi olmayacak bir şekilde lanse edilen Enosis ideası halen Kıbrıs Türk halkı üzerine yazılmış yoğun bir efsane yarışı içerisinde olanları görmekteyiz. Kıbrıs meselesinde sadece Enosis gibi bir planın olmadığı Akritas planları gibi birçok ütopik ve hayalperest bir planların üretilmesinde rum ve yunan politikacıların adeta bir sanayi üretim merkezi halinde çabalamakta ve çalışmaktadırlar. Rum ve yunan politikacıların zamanında dünya medyasında Kıbrıs Türk halkına ve geleceğine karşı harmonize edilmiş adeta saptırılmış bir hikaye manşetlerini hatırlamaktayız. Dünya kamuoyuna bu gibi planların eskiden olduğu gibi güçlü bir şekilde anlatılamamasını bundan sonraki süreçlerde Türk halkı için bir malzemeden ziyade, gerçek ve saf olaylar olduğu hatırlatılacaktır. Tabi ki Kıbrıs Türk halkı aşırı senaryolar karşısında her geçen günlerinde bunları zihinlerinde yaşadıkları algısından çok geçmişte rumların hayallerini süsleyen yanlış bir yol haritasının peşinden nasıl gidildiğini belirtmektedirler. Enosis ideası, Ada’nın sonsuza dek Yunanistan’a stratejik olarak bağlanması ve o yıllarda yunan ve rum basınında yoğun bir çaba ile madde madde açıklanarak yayınlanması hatta uygulama çabasına giren rum ve yunan politikacılarını adeta Kıbrıs Türk halkını yok sayarak barış ve hukuk karşıtlığına doğru sürükler iken teşhircilik planlarını deşifre etmiştir. Adanın iki milletine ve yıllarca harcanan müzakere sürecine katkıdan çok en büyük hata silsilesini başlatmıştır. Ve bu hatalar eskiden olduğu gibi halen güney kesimdeki rum politikacıların ana malzemesi olmaya devam etmektedir. Ada’nın güney kesiminde yıllardır başlatılan bilinçsiz ve haksız bir Türk milliyeti karşıtlığı mevcut iken müzakere çalışmaları ve görüşmeleri her geçen gün bir kez daha darp edilmek istenmektedir. Küresel bir denklem içerisine müdahil olmak isteyen gelecek jenerasyonun bilinç altına nefreti, öfkeyi ve kini kazımak gelecekte çözümsüzlüğün devam edeceğini ilan etmektir. Bu yanlışı en çok Orta Doğu’da israil’i yöneten siyonizm ideası ile beslenen politikacılarda görmekteyiz. Rum ve Yunan politikacılar tarafından yürütülen bilinçsiz propaganda türleri Akdeniz ve Orta doğu için ne kadar gelecek kaygısı oluşturuyorsa, dünya içinde bir gelecek kaygısı ile milletler barış ve duyarlılığına da muhtemelen kaygı oluşturacaktır. Güney kesimde her cadde ve sokak’taki tabelalar üzerine dahi yazılmış ve rum halkına  Türk karşıtlığını aşılamak, Ada’nın toplumsal düzen ve istikrarına da zarar vereceği kesinlikle görülecektir.

KKTC'nin yasal hakkının gaspına Türkiye hiçbir zaman müsade etmemelidir. Kıbrıs Türkü kıyımı yani 1960 olayları asla ve katiyen tekrarlanmayacaktır. Kıbrıs Türkü “kanlı noel'i” hiçbir zaman yaşamayacak, binbaşı, eşi ve çocuklarının evlerindeki küvette öldürülmesine şahit dahi olmayacaktır. Kıbrıs Türk gençleri Lefkoşa caddelerindeki haklı eylemlerinde olduğu gibi Kıbrıs Türk halkının varlığına karşı başlatılan ingiliz ve rum kuvvetlerinin silahlı saldırılarına bir daha asla maruz kalmayacaktır. Kıbrıs Türk milliyetine karşı yapılan rum kışkırtmalarıyla ingiliz yönetiminde bulunan adada siyasal ve hukuksal darplar asla yaşanmayacak. Kıbrıs Türkünün ana ve yasal örgütü olan TMT varlığı dünya üzerinde legal bir süreç yaşarken, yunanistan menşeli kurulmuş teşhircilik hedefleyen EOKA 1 ve 2 rum terör örgütleri asla unutulmayacak ve Kıbrıs meselesi sürecinde unutulmaması gereken bir tarih kaydı olacaktır. Şu günlerde rum tarafında seçimlerin gerçekleşmesi ve rum halkının 5 yıllık bir idare şeklini belirlemesi Ada’nın güney kesimi için hayati öneme sahiptir. Kriz ve ekonomik dalgalar ile boğuşan Rum tarafı artık Kıbrıs Türk tarafına gereken ve beklenen dalı uzatması çözüm konusuna yakınlaşmanın bir işareti olacaktır. Bir gerçekte var ki, yıllar yılı dünya milletleri ile Rum tarafında birçok yanlış konuları hep birlikte gördük ama sadece Kıbrıs Türkleri ve Türkiye olarak bizler duyduk. Güney Kıbrıs Rum Kesimine (GKRY) hangi lider hangi ideoloji ve ideası ile gelirse gelsin enosis ideasını geçekleştirme çabası ile uğracağı da aşikardır. Bu hayalperest idea yıllarca Kıbrıs Türk halkı üzerinde baskı ve tahrip edici bir infial yaratmıştır. KKTC’nin güvenlik konusu ve stratejik hamleleri için hatırlamamız gereken birçok konu mevcuttur. Bu derin ve akıllarda kalan konuların hatırlatılması geçmişte yaşanan bütün olumsuzluklara rağmen çıkarılacak bir derstir. Kıbrıs Türk halkının ve mücahitlerinin yıllarca anlatmak istediği haklı mücadele konusuna karşılık bazı çıkar meselesinde buluşan ülkeler için konular geri planda kalırken her seferinde bir kurşunla karşılık verilmesi ve Kıbrıs Türk halkı üzerindeki yok edici planların meydanlara bırakılması, Ada üzerinde çıkar çatışması yaşayan ülkelerin önüne serilecek olan çözümsüz engellemelerin ortadan kaldırılacağında etkili olabilir. KKTC’nin güvenlik kültürü her geçen gün ekonomik istikrar ve kalkınma ile olacağı da bizler tarafından bilinmektedir. Türkiye ve KKTC arasında bu denli güçlü bağın dezenformasyona uğratılacağı hakkında üretilen senaryolar hiçbir şekilde verim alınamayacağını yıllar üzerinde gördük ve görmekteyiz.

Bu yazı geneli itibari ile araştırılmış olup, kaynakçaları ile yayımlanmış olarak EMRE AÇIKEL'e aittir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder