Kaynak: www.orsam.org.tr
Kıpti Nedir ve Kimdir? 1 “Kıptîler veya Koptlar, Mısır'ın eski halkıdır. İskender'in Mısır'ı alması ve İskenderiye şehrini kurması ile beraber Helenistik bir kültür ile etkileşime geçmişlerdir. Kopt dili veya Kıptice'nin yazımında Yunan harfleri kullanılır. Roma devrinde ağır vergiler altında ezilen Kıpti halkı, MS 46'da Mark'ın Mısır'a gelmesi ile Hristiyanlıga geçerler. Bu sefer de Romalılar din baskısı yapmaya başlar, ta ki Bizans dönemine kadar. Konstantinos Hıristiyanlığı serbest bırakınca biraz rahatlarlar. 416'da yapılan 4. Ekümenik Konsülünde Hıristiyan temel meseleleri hakkında anlaşmazlık çıkar ve Hıristiyan cemaatinden dışlanırlar. Kendi inanışlarına göre İsa'nın ilahi ve insani yanları birdir hic ayrılmamıştır.” Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/K%C4%B1pt%C3%AEler Mısır’da çok farklı ve dağınık etnik yapı’nın görülmediği fakat ingilizlerin bir zamanlar himayesinde bulundurduğu Mısır’a avrupa’dan göç ve yerleşik bir topluluklar ile birleştiği ve Balkan ülkelerinden biri olan Yunanistan ile kültürel ve çok azda olsa genetik bir birlikteliğe sahip bir ülke’dir. Akdeniz’de komuşuları olan Filistin ve israil ile birlikte yıllar içinde Arap devletleri ile yaşadığı sıkıntılı süreçlerde kalıcı hasarlar almıştır. Özellikle Filistin sorununa Arap-israil savaşında en etkili hamlelere sahip olan ve sorunun kendi için önemli olduğuna dikkat çeken Mısır israil’in şiddet politikasını diğer Arap ülkeleri ile birlikte yıkmak istemiş ve Filistin toprakları üzerindeki siyonizm hareketini sonlandırma eylemine geçmişse de radikal başarılara imza atamamıştır. Filistin meselesi üzerinde Sinave Gazze’nin kontrolünü üstlenmesi ve Akdeniz’e açılan Filistin’in kalesi olan Gazze konusunda geçmiş yıllarda aldığı kararlar sonrasında askeri vesayetin hükümete hükmettiği döneme girilmiş ve Abd aracılığı ile basrış müzakereleri (Camp David Anlaşması) imzalanmıştır. Arap ülkelerinin birincil sorunu olan ve çözülmemesi için her türlü dış baskının dayatıldığı Filistin meselesinde Mısır’a askeri yönetimin darbe ile el koyduğu hükümet yetkisini elinde bulunduran Hüsnü Mübarek yönetimi ile birlikte Filistin meselesi de adeta raflara kaldırılmıştı. Mısır ve Nil Nehri’nin adalet sancağı ingilizler hakimiyetinden sonra Mısır’a ancak 2011 yılında başlayan Arap Baharı yada uyanışı ile tekrar dalgalanmaya başlamıştır.

Tahrir Meydanı’nda Binlerce Mısırlı ( Thousands of Egyptians in Tahrir Square) Kaynak: www.yurtgazetesi.com.tr
Mısır’ın içindeki askeri yönetimin ülke yönetimi içinde derin bir yapıya
sahip olması ile birlikte ülke içindeki her türlü denetim ve askeri
yasaklamaların geniş kapsamlı serbestliğine imza atmıştır. 2011 yılında
başlayan ekonomik ve sosyal hakların dağıtılmadığı söylemleri üzerine binlerce
kişinin hergün otokratik yönetime sahip olan Hüsnü Mübarek yönetimine karşı
büyük bir halk ayaklanması başlamıştır. Mısır’ın farklı şehirlerinden gelen
ayaklanma sesleri ile birlikte devrim’in simgesi olan Tahrir meydanı çevresinde
son bulan bu büyük uyanış askeri yönetimin devrilmesine ve yargılanma sürecine
dahi gitmiştir. Hüsnü Mübarek ve oğullarının devrim sürecinde şiddet, ölüm ve
ekonomik yolsuzluk gerekçesi ile yargılanma süreci biraz trajik bir şekilde
objektif olmayan bir durumda ilerlemektedir. Devrim sürecinde otokratik lider
ile adalet ve eşitliği destekleyen grupların karşı karşıya gelmesinde ekonomik
durumun günlerce aksamasına sebep olmuş ve Mısır’ın dış diplomasi süreci adeta
durmuştur. Mısır içindeki bu çalkantılı ve sonucu eşitlik olacak olan
ayaklanmanın komşusu Filistin meselesine seyirci kalmamış bölgedeki aktör ülke
olan Türkiye ile birlikte meselenin derinleşmesine ve bu ayaklanma süreçlerinde
Filistin meselesinin aleyhte etkilenmemesi adına birlikte hareket etmiştir.
Müslüman Kardeşlerin hükümette görev alması ile birlikte tarihinde ilk defa
demokratik bir seçim ile seçilen Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin Mısır ve Nil adına
söz alması ile birlikte dünya düzeni ve bölge istikrarı adına büyük bir gelişme
olmuştur. Mısır son yıllarda devrim ve bahar uyanışı ile değişirken siyasi ve
birçok farklı yapıların artık değişime ihtiyacı duyduğu bir devlet haline
dönüşmektedir. Ülke içerisindeki etnik yapıların 2011 yılından sonra ve öncesi
için farklı gerginlik alanlarının oluşması veya oluşturulması ile birlikte
Mısır’ın iç siyasi dinamikleri ve dış politikasına karşılık farklı çıkar
gruplarının devlet içine yoğunlaşması bu olaylar ile gün yüzüne çıkmaktadır. Mısır’da
yaklaşık 15 milyon hristiyan kıpti’nin varlığı bazı batılı ülkelerin iştahını
kabartarak yıllardır ülke içerisinde oluşturulan veya oluşturulması gerektiği
düşünülen müslüman- hristiyan kıpti gerginliklerinin 2011 yılında başlayan
devrim sebeplerinin başında gelen ekonomik ve siyasi istikrarsızlıklara
eklenerek büyüme göstermesini diaspora faaliyetleri ile gün yüzüne çıkmaktadır.Hristiyan
Kıptiler (Koptlar) dünya üzerinde yoğun olarak Abd, Kanada ve Avustralya’da
bulunamktadır. Mısır içerisindeki hükümet görevlerine gelmesi de kendileri için
yaşam garantileri diye adlandırmaktadırlar. Doğu hristiyanları baskı altında
gibi yapılan Batı tarafından gelen açıklamaların uluslararası kamuoyu önünde
kelimelerin farklı algılanma çabasına bürünülerek kışkırtmacılığa sürüklenmesi
ile aynı’dır. Avrupa doğu’daki hristiyan varlıkları üzerinde Müslüman ve farklı
dine mensup ülkeler zerinde güvenlik algılarını gündeme getirmesi ve
azınlıkların hak mahrumiyeti mevcut gibi söylemlerin artması toplumlararası
barış ve huzue ortamını sarsmaktadır. Mısır’ın sosyolojik yapısı hiçbir zaman
siyasi ve diplomasi yapısı gibi derinden etkilenmemiş ve kalıcı bir iz
bırakmamıştır. Bilhassa yıllar içinde Mısır’ın bir varlığı olan kıptiler ile
müslümanlar aynı mahalleleri paylaşmış ve yıllardır aynı etnik grubun varlığını
kabullenmişlerdir. Bu kadar açık ve kalıcı huzurun üzerine farklı algılar
yüklenmesi Mıır’a karşı siyasi, kültürel, tarihi ve dini bir takım yapıları
sarsmaya yönelik adımlardır. Kıptilerin farklı görüşler doğrultusunda avrupa
üzerinde azınlık statüsüne çekilmek ve kamuoyunda Mısır halkının refah ve huzur
düzeninin sarsılmış gibi gösterme arzusu Müslümanların- Kıptilerin yıllardır
birlikte yaşadıklarının ispatı ile birlikte bu art niyetli düşünce propagandası
da ortadan kalkacaktır. Mısır’ın birçok farklı bölgesinde kıptilerin
kiliselerine düzenlenen kışkırtma politikasına karşılık 2011 yılında siyasi
yasakların kalkması ile birlikte
Müslüman Kardeşlerin kurmuş olduğu Adalet ve Özgürlük partisi’nin bu kışkırtma
sürecine yoğun kınama gelmiştir. Müslüman-Selefiler ile Hristiyan-Kıptiler gibi
bir ayrımcı cepheleşme ve etnisite çatışmasını oluşturmak isteyenler Mısır’ın
var olan gücü ve istikrarı karşısında yıllardır tutmayan kışkırtma politikaları
saf dışı kalacaktır.

Müslümanlar ile Kıptiler
Arasında Oluşturulmak İstenen Çatışma Görüntüleri Kaynak: http://tr.euronews.com
2 “Mısır’ın başkenti Kahire’de Kıpti
Hristiyanlar ile Müslümanlar arasında çıkan çatışmalarda ölü sayısı artıyor.
İlk çatışmada ölen 4 Hristiyan için düzenlenen cenaze töreninde çıkan olaylarda
yaşamını yitirenlerin sayısı 2’ye çıktı. 84 Kişinin de yaralandığı olaylarda, 2
ev ve 1 işyeri ateşe verildi. Savaş alanına dönen başkentte gergin bekleyiş
sürüyor. Başkent sakinleri ise daha önce böyle bir çatışma olmadığını söylüyor.
Olayların anlatan Magdi Wadia; Olanları kimse kabul edemez. Mısır, her zaman
Müslümanların ve Hristiyanların barış için yaşadığı yer olmuştur. Böyle bir
olay daha önce hiç olmamıştı. İşlerin bu duruma geldiğini daha önce görmemiştik
dedi. Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi tarafları sükunete çağırırken, polis
önlemlerini artırdı. Taraflar arasındaki çatışmalar, Kahire’nin kuzeyindeki
Husus semtinde geçtiğimiz cumartesi günü patlak vermişti. Olaylarda 1 Müslüman
ile 4 Kıpti Hristiyan yaşamını kaybetmişti.” Kaynak: http://tr.euronews.com/2013/04/08/misir-da-kipti-hristiyan-cenazesinde-cikan-olaylarda-olu-sayisi-artiyor/
Mısır önümüzdeki süreçlerde siyasi yapısı ve ekonomik kalkınma ile birlikte
tekrar’dan bölgedeki aktif ve sarsılmaz istikrarına kavuşacaktır. Mısır halkı
bölge için yıllardır görevini yerine getirmiş ve komşuları için gücünü
yitirmemiş bir millettir.
Bu yazı geneli
itibari ile araştırılmış olup, kaynakçaları ile yayımlanmış olarak EMRE
AÇIKEL'e aittir.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder